VERASET
Son firakın oyuklar bıraktığı işler; işçiler, işportacılar, son zehrin aktığı kolsuz omuz başından bir düğüm atılıyor. Fötr şapkalı bir amca sebil ettiler, sebil ettiler deyip duruyordu. Ardından da ekliyordu: Hangi aslan sana süt verir annen yerine? Su üstünde… Su üstünde…
Çiçeksiz ağaç dalları, kırık vazo, kırık sehpa ve bağrı yanık acı esen uhrevi rüzgâr, sözler senin için söylendi;
“Hep bir vaat
Hep bir vakit
Hep birliktelik”
Tanıdım, kendimi garip bir boşlukta. Binlerce ayaklarıma basan çakıl taşları altında. Yalan da marifetmiş. Hünermiş. Doğru konuşmak kadar! Fırçalar ve renkler kendini bulamazken bugünlerde
Gogol’un müthiş bir hikâyesi Paltoyu okudum, şu sözler dikkatimi çekti:
"Akşamları aç acına yatmaya bile alışmıştı; yeni palto sahibi olma düşüncesini sürekli hayalinde taşıyarak ruhen besleniyordu."
Âlemle bütün bağlarımız böyle çözülüyor. Ne yazık ki! Su üstünde su üstünde… Bana sorsanız Dostoyevski’nin de dediği gibi “Hepimiz Gogol un Paltosundan çıktık”
İnsan elleri sıkılıyordu, uzun uzun evvel zaman içinde kalbur saman gönüller düşmesin boyunbağım. Bir buluttan bir buluta başımız.