AKRABA MI? AKBABA MI?
Dostoyevski der ki:
Akrabalar arasında zorunlu bir sevgi bağı vardır. Oysa sevginin önce hak edilmesi gerekir. İşte bu yüzden akrabalar arasındaki sevgi, samimiyetsiz ve iğrençtir.
Bir bakıma da haklı bir söz aslında. Akrabalar yani birbirine kan yoluyla bağlanmış topluluklar, kurmaca bir popülasyon türüdür. Buna rağmen:
Bu konunun üstünden çok ahkâm keser insanlar. Akrabalığın harika bir bağ olduğunu savunurlar. Özlü sözler, atasözleri, gelenekler havada uçuşur. Görünürde akrabalarına bağlı gözüken insanlar el üstünde tutulur ama bu bağı saçma bulduklarını ifade eden insanlar ise kelimenin tam anlamıyla aforoz edilir. Peki gerçekten kim tutulmalı? Kim aforoz edilmeli? Fırsatını bulduğu anda akrabalarını defedecek sözde seviciler mi yoksa açıkça niyetini belli eden kişiler mi?
Bu soruya cevap vermek için çevremden dinlediğim ve şahit olduğum vakalardan elde ettiğim tespitlere bir bakmak istiyorum. Yapay pembe bir bulutun arkasında gerçekler gizlenmekte midir? Veya inceden bir gülüşün, anlamlı bir kafa sallayışın veya sırt sıvazlamanın başka anlamları var mıdır? İnsanlar bir cümlenin altına kaç tane cümleyi gizler? Görelim, anlayalım.
Akraba dediğimiz popülasyon:
Birbirlerinin evlerinde yer içer ama birbirlerine güvenmediklerinden alışveriş etmezler. Sizinle oturup dertleşirler lakin ortamdan kalktığınızın ikinci dakikasında dedikodunuzu yaparlar. Başarılarınızı görünürde takdir ederler ama hiçbiri kendi çocuğundan daha iyi konumda olmanızı istemez. Her bayramda haddi olmayan ve sizi huzursuz edecek sorular bulmayı başaran da yine bu topluluktur. Maddi bir yardımda bulunduklarında ise karşılığını hatta belki daha fazlasını mutlak suretle beklerler. Evinizdeki bir aksesuarı, üstünüzdeki bir bluzu, işyerinde aldığınız terfinizi, arabanızı, çocuğunuzun başarısını ve bazen yere sağlam basan ayağınızı bile çekemeyenler vardır içlerinde.
Ancak tüm bunlar içi geçmiş, kokuşmuş birkaç cümlenin ardına gizlenir. “Ay canım çok yakışmış sana. Tebrik ederim, helal olsun. Hayırlı olsun iyi bulmuşsunuz bu fiyata. Kız sen de taş mısın kaya mısın dayanıyorsun bunca şeye? Kaç kilo verdin canım?” Gibi bir takım sözlerle gerçek niyetler ve duygular gizlenir. Halı altına itilir.
İşte tam da bu yüzden akrabalar arasındaki sevgi, samimiyetsiz ve iğrençtir.