Yirmi iki yaşındayım. Benim neslimin zalim bir kaderi neticesinde salgından savaşa dek birçok şeyi gördüm ve tecrübe ettim. Ve fakat bir tek şey… Bir tek şeyi görmemiştim. O da öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğin alaşağı edildiğine şahit olmaktı. Can parem ülkem sayesinde bunu da görmüş oldum.
Öğretmeni içeri girdiğinde ceketinin düğmelerini ilikleyen bir nesilden öğretmene şiddet uygulayan bir nesle evrilmişiz. Ne yazık!
Velilerin, öğretmene işini öğretmeye kalkması, öğrencinin öğretmenine psikolojik ve fiziksel saldırıları, ücretli öğretmenlik denen rezil müessese, eğitim fakültesinden mezun olmadan bu mesleği icra eden şahıslar, bir insanı eğitmenin sorumluluğunu alıp emeğinin bir ay geçinmeye bile zar zor yetmesi ve daha sayamayacağım nice mesele… Çok yazık!
Bu mesleğin bir adayı olarak kendime şu soruları sormaktan alıkoyamıyorum. Bunun için mi okuduk? Onca emek, uykusuz gecelerimiz, vatanımıza ve canım çocuklarımıza faydalı olmak için çırpınışlarımız bunun için miydi? Aman şunu öğrenelim aman bunu okuyalım da daha iyi bir öğretmen olalım diye yırtınırken, inatla gücümüzün çok üstünde işler ortaya koyarken, sabahın ilk ışıklarını yorgun gözlerimizle karşılarken olanlara bakın… Koskoca bir millet toplanmış, mesleğimizin altını oydukça oyuyor. Halbuki öğretmenlik mesleği tüm bunlardan uzak yaşatılması gereken yegane bir değerdir. Hiçbir meslek yoktur ki öğretmenlik gibi sabrı, sevgiyi, mücadeleyi ve aklı harmanlasın.
Zira bir sanatkârın elindeki kili yoğurup şekil vermesi gibi öğretmenler de topluma, geleceğe şekil verir. Tüm insanları, meslekleri, gelenek ve görenekleri, ahlaki ve toplumsal değerleri yaşatan odur. Bir damar gibi toplum denen kalbi besler ve yaşatır. Ağzından çıkan her bir sözcükten tutun da duruşuna kadar örnek olmaya çalışan öğretmendir. Bütün gün öğrencileri ile ilgilenmekten evde kendi çocuğuna sabrı kalmayan öğretmendir. Okulunu binbir zorlukla bitirip üstüne yarattığınız bu saçmalıklarla mücadele eden öğretmendir. Tüm bunlara rağmen sınıfına yüzüne kocaman bir gülümseme kondurarak giren ve öğrencileri için çabalamaya devam eden yine öğretmendir.
Şimdi sizden elinizi vicdanınıza koymanızı istiyorum. Mesleğimizin böyle hiç edilmesine ve geleceğinizi kendi ellerinizle karartmakta kararlı mısınız? Memnun musunuz mevcut gidişattan? Ya da pişman oldunuz mu yapıp ettiklerinizden? Kalbimizden kopan ince feryadı işittiniz mi?
Her neyse siz bu söylediklerimi düşünedurun ben de sözlerimi başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün naçizane bir sözüyle bitiriyorum.
Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, toplumu gerçek bir ulus haline getirir.
-Mustafa Kemal ATATÜRK-