MODERN DÜNYANIN BAŞ BELASI: STRES Günümüz dünyasında; insan, yaşadığı çağ ve coğrafyadan mütevellit birçok sorunla bire bir baş ediyor. Hayatımız, iyi veya kötü ne olursa olsun birtakım şeyleri düşünme, organize etme ve sonuçlarını kontrol etme gibi yükümlülükleri zorunlu kılıyor. Ekonomik kaygılar, iş/okul hayatı, sosyal ilişkiler, politika, psikolojik etmenler gibi birçok durumla ayrı ayrı baş etmek durumunda kalıyoruz. Okulda, sıramızda otururken cebimizdeki parayı, ailemizle markete gittiğimizde ekonomik durumumuzu, iş yerinde baskıya maruz kaldığımızda psikolojik sağlığımızı ve daha birçok durumu düşünüyor ve dahası insan doğası gereği stres yapıyoruz. Hatta bazen aynı anda o kadar çok şeyi düşünmek ve idare etmek zorunda kalıyoruz ki vücudumuzun %70’i sudan değil de stresten oluşmuş gibi hissediyoruz. Zira modern dünya öyle bir illettir ki insanın bir dakika durup dinlenmesine müsaade etmez. Her daim çalışmalı, çabalamalı ve bazen insan olduğunu unutma derecesinde bir emekle birçok şeyin üstesinden aynı anda gelmeni bekler. Bu illet hayatımızı, çevremizdeki insanları ve hatta beynimizi bile çepeçevre sarar. Tek bir rahat nefes alamayacak kadar insanı sıkar, bundan da hayvani bir zevkle beslenir.  Bitmek bilmeyen bu stresin neticesinde de; çökük omuzlar, ışığını kaybetmiş gözler, enerjisi yitik bedenler görürüz çevremizde ve aynadaki aksimizde… Zihnin, bedenin; marş basmayan bir araba gibi teklemeye başlar. Önceleri pek farkında olmazsın ve yahut da umursamazsın belki. Fakat vücut, bunca strese karşı çoktan iflas etmiş ve isyan bayrağını kaldırmıştır. Biz de hastanede elimize bir kâğıt parçası ve bir torba ilaç tutuşturduklarında durumun vehametinin farkına varırız. Ki o farkındalık noktası biraz geç kalınmış bir duraktır. Zira o durağa varıncaya kadar zihninden ve bedeninden birçok şey alıp götürülmüştür. Hadi diyelim geri getirmeye kararlısın: Tekrar geri getirmek de epeyce zordur ve bu da ayrı bir stres kaynağıdır. Kısır döngüyü fark ettiniz mi?