ÇOCUĞUNUZU NE KADAR SEVİYORSUNUZ?
Bugünün çocukları hiç olmadığı kadar kendilerini stres altında hissediyorlar. Bunu nerden mi çıkardım? Stres adeta modern bir hastalık sayılır. Hadi, biraz duygudaşlık kuralım. Çocuklarımızı kendi çocukluğumuz ile kıyasladığımızda çocuklarımız kendi çocukluklarını yaşayabiliyorlar mı? Çocuklarımızı bir kalıp içine sokuyoruz. Öyle değil mi? Onunla arkadaşlık kurma, oraya gitme, bunu yapma! Tam aksine bu sözler de çocuğumuzu sevdiğimizden, ona zarar gelmesini istemediğimizden kaynaklanıyor; ama çocuklarımız siz yok iken ne kadar bağımsız, ne kadar kararlı bir şekilde kendileri hareket edip doğru işler yapıyor? Bunu gözlemledik mi? Ne kadar onları yalnız bıraktık? Tek başına neler yapıyor? Ne kadar, nasıl gözlemledik? Şunu sormalıyım: Çocuklarımıza ne kadar zaman ayırabiliyor, onları ne kadar çok dinliyoruz? Onlar da bizlere kendilerini nasıl ifade edebiliyor? Onlarla birlikte akşam kaç sayfa kitap okuyabiliyoruz? Tam da bu konudan bahsetmek istiyorum. Stresi nasıl azaltabilir, nasıl yenebiliriz? Özellikle yaşadığımız virüs sebebiyle hem çocuklarımızda hem de bizdeki üzerimizdeki baskıyı nasıl azaltabiliriz? Stresi yenecek bir güç var elimizde ne peki? Uyumak, sağlıklı beslenmek, disiplin… Tabi! Çocuklarımızın bunların hepsine ihtiyacı var; bir de şunu düşünelim vereceğim tavsiye ile kendinizi iştahsız, hazımsız, hatta ülser olmuş gibi hissedebilirsiniz. Çocuklarımızın kitap okumaya ihtiyacı var. Çocuklarımız içine kapanık, telefon, tablet, televizyon başındayken ne kadar memnunuz? Ya da bu durumdan ne kadar rahatsızız? İki yaşında çocuğun akıllı telefondan çizgi film açtığına ve reklam ekrana geldiğinde nasıl reklamı atla kısmına dokunduğuna şahitlik ettim. Bu durum sizce modern yaşantımızda normal karşılanabilir. Benim açımdan baktığımda ise hiç de normal değil; çünkü yaratıcı, dikkatli, sağduyulu, objektif, perspektif, dinamik, ikna edici, hevesli, optimistik çocuklar nasıl yetiştirecektik? Durun, ondan söz edeyim, nasıl yetiştirileceğinden TV dizilerini ve yarışmalarını izleyerek tabi… Şaşırdınız mı? Bence çocuklarımızı bir ön elemeye sokalım sonrasında onları bir adada tek başına bırakalım. Her hafta da bir eleme yapalım, bırakalım, iki takım oluşturalım. Onları yarıştıralım. Onlara her hafta farklı kitaplar verelim. Farklı soru ve mülakatlardan geçirelim. Onlara ödülümüz de güzel olsun. Kazanan çocuğumuz bir yazar ya da bir şairle birlikte bir hafta doyasıya zaman geçirsin. Ne dersiniz? Çocuklarımızı ıssız adalara bırakmaya, yarıştırmaya gerek var mı? Ne kadar bağlıyız? Yarışma programlarına sosyal medyaya, TV dizilerine!
Peki, neden kitap okumalıyız? Kolayımıza mı kaçıyor sosyal medya, TV dizileri, yarışma programları? Kitap çocuklarımızı ve bizleri nelerden uzak tutacaktır?
-
Dikkatsizlik
-
Uykuya dalmakta ve uyumakta zorlanmada
-
Unutkanlık
-
Bir şeye odaklanamama
-
Sinirlilik
-
Öfke kontrolü
-
Depresyon
Kitap çocuklarımızı tüm bunlardan ve sizin sayabileceğiniz daha çok durumdan çocuklarımızı uzak tutacaktır. Mutlaka bir kitap hayatımıza etki yapacaktır. Geçenlerde bir durum ile karşılaşıştım, sizinle paylaşmak istedim.
‘’ Abi hayırlı olsun kitap çıkarmışın, ben hayatımda hiç kitap okumadım. Kitap nerden alınır? Bilmiyorum. Senin kitabını nereden alabiliriz.’’ Şaka değil, gerçek bu! Ne dersiniz bu duruma?
Sizce bundan sonra kitap okur mu? Kitap okur mu bilmem; fakat ben şunu söylemek istiyorum: Ne diyor, hikâye yazarımız, Mustafa Kutlu’’ Çocuğunuzu seviyorsanız ona bir kitap alın, eğer çocuğunuzu çok seviyorsanız ona iki kitap alın. ‘’ Kitap bir limandır, her karakter de başlı başına bir hayat. Benim de şu an stresimi azaltan sığındığım bir limanım, bir karakterim var. ‘’Tansel Bey’’…