Yükseliyor minareden ezan sesi, gençliğim karartı, deli esen fırtına dolu. Gün kapandı, ses kesildi. Kuşlar bir ağzın üzerine tüm çığlıklarıyla toplandı. Sokaklarda köpekler yüzünü dağılmış kaldırımlara çevirdi. Soğuktan ve açlıktan ya bir karton kâğıt ya bir dükkân önlerine kuyruklarına sokularak serilmeye başladı. Dilenciler son kez baktı, dağılan insan kalabalığının yüzüne. Dilencinin ağzından çıkan Allah rızası kelimeleri adeta soğuğun dansında dilencinin yüzünde ısındı. Demlenen siyah yüzlerle çaydanlık ağzından akşam akmaya başladı. Çevre temizlik işçilerinin kolları iki ekmek için hızlı hızlı çalışıyordu. Belki günü süpürmek, belki hayatı süpürmek, belki de çevreyi süpürmek için. Büyük ve derin çukurlar içinde onlardan beğeni isteniliyordu, hatta onlara iş verildikleri için yorum övgü isteniliyordu. Alan büyüktü tabii ey acı! Yiyorsun yaşamı. Gözlerim canlı, karlı akşamların renksiz rengi dünyanın tanıklığı kırıklığı birikmiş öfke! Ocak kazanmak zorundasın; övmek zorundasın, ey işçi! Acı aşkına yaşam aşkına bırak donsun ellerin uykumuzda okşarlar elimizi.
İnatçı titreyiş uzun bir hece bildiği gibi! Yazılsın; ellerimiz ellerine aldırma yarının olmasa bile. Kaçak, öyle durgun damlar üzerinde bir dal; sallana dursun, ürpertip birden tın tın eder. Uğultu, karmaşık sesler. Anlaşılmaz sözcükler. İşte bu şehir! Aç gözünü Avcın var senin onu daima İleri savunur- bomboş sarayından altına imzasını atarak üstelik bu uğurda Gülşen’sin ne ayrımı var kesenin kesen sende toplansın çığırtkanı olacaksın görünmez derin çukurların. Devirip şehrin bulutlarında öyle içli türküler başımızdan aşağıya dökülmüş bizlerin. Belleğimizde hatıranız yok. Kendinden korkan o saf akşam buz tutmuş ahkâm görünmez yaşlarla kanıyor, dudaklarım acılarımı deşen burma. Söylediklerim ve ben akşam sonraları yaklaştım gözüne kör düşüncelerin duman tütsülene tütsülene dağılır. Yaşayıp gidiyorum işte! Akşamın suskun ezgisi gözlerimin içinde, belki yeniden heveslenirim gökle engin arasına bağlı bu küskün gönlü bu akşam vaktinde alev alev sokak başında yavrusunu emziren annenin çocuğunu doyurmanın mutluluğuna. . Mendillerin elvedasında dinle bir kez daha dip diri kırağıda unutulmuş bizdik. Ben değildim.