SABAHI VE SENİ BEKLEYECEĞİM
Elimde duran, gözümle gördüğüm,
Demirlenen kan bende
Sabahlar kadar tatlı,
Bir tek sözcükle, sonsuz karanlık
Çıkan sese dökülsün düşün
Söylediğim hep yarınlar
Yaşayabilir yazgıyı düşün!
Can açıldı;
Oturduğun yerde gözlerinde bir mavi, bir kara.
İçimde bir yaralı kuş gibi taşırım seni.
Tuttuğun aylak yara kalır sende. Bir bakışı, bin şarkı öder. Kalsın ezgisi, Suçlular, irkilenler, gülenler, yollar, yaşayan gözyaşları yüreklerimiz kalsın elbet.
Vakit çok geç artık saat yüreklerimize çarpmış ve bunca insan,
Sarıldığımız bunca taştan yüzler arasında yaşanılan kavga!
Tutuşmak akıyor; asi, aynı renk!
Bu gökyüzü tanıktır, zaten bu gökyüzü hep tanıktır. Elimde duranı açıyorum, aşk ve kavga bize! Gül ellerinden öpeceğim yine. Sabahı ve seni bekleyeceğim. Dalgalarda boğulmuş taçyaprağın değiştiği sürgün güç bela kaygısı solmuş dudak. Bana ait ve ne kadar uzakta.
Üstümde serçe dolu göğün idam mangası ve yer etmedi ömrümüze. Bana soracak olursanız anlaşılıyor hem eski hem yeni hayatımız dilimizi çözer.
Selam sana kumru gözlüm, sevgim feda olsun sana. Döneceğim vakitler çiçek olacaktır. Tam doğarken gece, kış yaprakları, çayırların sesi sulardan kurtulmuş düşün ve düşüncenin gemisi. Işığın herkese hayat verecek. Aç dallarını ve karanlığını istediğin kadar çiçek açacak.
Selam sana kumru gözlüm, fısıltıların süslediği geyikli zaman ışır şu saatlerde ve saçlarında bulutların gözü öyle yıldız ki saçların kayıp gitti ellerimden şimşekleri gizleyen her yağmur sonrası gibi. Bir mavi bir kara gözlerin bir de imkânsız büyük sevda bozgun dünyanın bir akşam vakti yanan kokuların arasında seni ve sabahı bekleyeceğim. Bu dünyaya bağlar beni!