Aykut Karademir
Köşe Yazarı
Aykut Karademir
 

Dün var bugün yok

  DÜN VAR BUGÜN YOK   Peşimizden inatla gelir, suskun alabildiğine uzanan kırlar, göller içerisinde telaşlı, sabırsız, heyecanlı… Nedendir bilinmez bir yolculuk hissi var hepimizde. İnsanlar atlarına binip kendisi gibi hırsla ve hiç yorulmadan gecenin çıplak bedeninde loş bir yürek çarpıntısıyla uyur.  Bir şey koparır bizden, yıllar, akıp giderken. Hele ki haziran bağrı açık, yakası ütüsüz bir aydır bende yıkılmış gülüşleri andırır. Çünkü yağız bir gecenin öpücüğü saklıdır, tutmak ne mümkün düşer sabahın en kıskanç ışığına! Doğanın doğurgan döngüsüne, salınan acı gülleri kıvıl kıvıl yüreklerimizedir. Yaşamak debelenirken kucağımda ağlayışlar ve bakışlarda; senin için bizlerin yanında kalplere vuran sesin gözle bakınca da görünen aşınmış küçük deniz taşlarının ayağına battığı yer burasıdır. Yer ve gök burası, sana sesleniyorum: Simsiyah tat ağzımda görmeden ölürüm diye de korkum yok seni, sen yaz günlerinde beni hatırlamıyor diye üzgün, esrara bırakılmışların kimsesizliği, çoğalan gençlik aşklarının öncesi, güneş sanrılarında çiğnemekte olduğum gök açık sofra ve her gün tanıştığım yep yeni insan ağızlarında. Sen yaptıklarınla övünürsün, şurada duruyor, dünyanın pisliği, çamuru ve çıkıp gökleri ve yıldızları ayaklarının altına alma hissin. Biz ise kalplerimiz yorulmasın isteriz. Ufuklara baka baka gözlerimiz kararmasın isteriz. Yarınımız ne olacak? Toprağın kendine kuruyan bedeni içerisinde! Doğan ve ölen dalgalardı, bunların bize üzüntüsünü açmak gerekirdi. Sözlerim, ilkbahar güneşi gibi sahici insan gözlerindeydi. Işıldardı yine ellerimizdeki bakraçlar, bilen bizi dün var bugün yok diye bildi. Belki daha çok anımsadı. Kuşlar yeryüzünde anamın ağrıyan dizleri kadar var; her akşam kervanlar halinde gökyüzünde dünyanın dalaşmalarıyla, yakınmalarıyla yorgunun kondurur ayaklarına kanatları tütsülenmiş dünyada gizem bırakmadılar. Bu yüzden yakışıksız kalıyor, Açmadığım her söz bildiğin üzerlerinde de taç gibi duran hafif bulutlar gibi yalnız yüzü görünüyordu. Uçarlar, uçarlar, uçarlar… Doğrusu çığlıklar artmış, ne tuhaf: Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.
Ekleme Tarihi: 26 Mayıs 2021 - Çarşamba

Dün var bugün yok

 

DÜN VAR BUGÜN YOK

 

Peşimizden inatla gelir, suskun alabildiğine uzanan kırlar, göller içerisinde telaşlı, sabırsız, heyecanlı… Nedendir bilinmez bir yolculuk hissi var hepimizde. İnsanlar atlarına binip kendisi gibi hırsla ve hiç yorulmadan gecenin çıplak bedeninde loş bir yürek çarpıntısıyla uyur.  Bir şey koparır bizden, yıllar, akıp giderken. Hele ki haziran bağrı açık, yakası ütüsüz bir aydır bende yıkılmış gülüşleri andırır. Çünkü yağız bir gecenin öpücüğü saklıdır, tutmak ne mümkün düşer sabahın en kıskanç ışığına! Doğanın doğurgan döngüsüne, salınan acı gülleri kıvıl kıvıl yüreklerimizedir. Yaşamak debelenirken kucağımda ağlayışlar ve bakışlarda; senin için bizlerin yanında kalplere vuran sesin gözle bakınca da görünen aşınmış küçük deniz taşlarının ayağına battığı yer burasıdır. Yer ve gök burası, sana sesleniyorum: Simsiyah tat ağzımda görmeden ölürüm diye de korkum yok seni, sen yaz günlerinde beni hatırlamıyor diye üzgün, esrara bırakılmışların kimsesizliği, çoğalan gençlik aşklarının öncesi, güneş sanrılarında çiğnemekte olduğum gök açık sofra ve her gün tanıştığım yep yeni insan ağızlarında. Sen yaptıklarınla övünürsün, şurada duruyor, dünyanın pisliği, çamuru ve çıkıp gökleri ve yıldızları ayaklarının altına alma hissin. Biz ise kalplerimiz yorulmasın isteriz. Ufuklara baka baka gözlerimiz kararmasın isteriz. Yarınımız ne olacak? Toprağın kendine kuruyan bedeni içerisinde! Doğan ve ölen dalgalardı, bunların bize üzüntüsünü açmak gerekirdi. Sözlerim, ilkbahar güneşi gibi sahici insan gözlerindeydi. Işıldardı yine ellerimizdeki bakraçlar, bilen bizi dün var bugün yok diye bildi. Belki daha çok anımsadı. Kuşlar yeryüzünde anamın ağrıyan dizleri kadar var; her akşam kervanlar halinde gökyüzünde dünyanın dalaşmalarıyla, yakınmalarıyla yorgunun kondurur ayaklarına kanatları tütsülenmiş dünyada gizem bırakmadılar. Bu yüzden yakışıksız kalıyor, Açmadığım her söz bildiğin üzerlerinde de taç gibi duran hafif bulutlar gibi yalnız yüzü görünüyordu. Uçarlar, uçarlar, uçarlar… Doğrusu çığlıklar artmış, ne tuhaf: Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karar67.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.