NEHAR
İnsan, kendi içinde yaşayamazmış, kendimden biliyorum. “Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını.”
Sen dalında güzel
Ben yolunda
Uçurumlardır.
Kanadını yolma.
Fenersiz bir gemi gibi kaldım; yüreğinin ortalarında
ve
Bir aşka benzer açıldıkça kırılan pencereler
“Nefes alırsın gül açar, nefes verirsin deniz kurur. Git kalbindeki gözün kapısını aç, o kapıdan geç ve yürü; o gözün içinde yolculuk yap, o damarları yol eyle, o gözdeki ışığın camını ayna yap, bak ona. Ne görürsün? Evreni görürsün. Git o insan denen bağçede otur. Güzel olan kalbindeki gözdür, o gözdeki yolculuktur, o gözdeki ayna, o aynadaki evren, o evrendeki insandır güzel olan.’’ Dün sana bir çiçek göndermiştim, çiçek için ağzında acı bir tat bıraktığını söylemişlerdi. Buna rağmen yerlere biraz biraz çiçek kırıntısı döküyordum. Serçe masamdan baktığım her şeyin güzel oluşu ölümsüzlüktü, umuttu, barıştı. Biliyorum, o yalnızlığı da yaşamam gerekiyordu. Önceleri yalnız karanlıklar vardı. Karanlıklar başlar başlamaz, biliyordum bir çocuğun ağzından duyduğum sevda yeryüzünde ley ü neharda. Mutluluğunuz için çok önemli şeyler olduğuna inanın yine güneş açsın ve ilkbahar havası gibi olsun.