HİÇBİR MERDİVENİNİZ OLMASA DA KENDİ BAŞINIZA TIRMANIN
“Kendime bir yer bulamıyorum.
Kendime bir yer
Kaçıyorum
Sevecen davrananlardan
Uzaklaşıyorum.
Bulmaya çalışmayın beni
Tuhaf ve acıklı bir öfkeyle gülümsüyorum.
Hayatın yanık izleri
Bedenimde
Ruhumda
Ve dilimde
Sizler dilimde yokmuş gibi bakıyorsunuz
Bir şarkıcının sahneye çıkmasını bekler gibi
“Hayat aslında çok güzel”
Demekten başka sizler ne yaptınız?
Beni ihtiyar bir adamın
Kuru ekmeğinde
Köleler tanır
İşçiler sizler
Buğusu üstünde tüten
Acımasız yağmurlarda ıslananlar
Sizleri tanıdım
Sizleri babamın yüzünde tanıdım
Sizleri sevdiklerimin
Çöp vadisinde
Hayal kırıklıklarında tanıdım
Uzaktılar bizlere
Ne kadar çok uzaktılar
Oysaki her birimizi tanıyorlardı
Çünkü hayatın anlamı bunu gerektirmeliydi.
Sizler mahcupsunuz
Sizler tedirgin
Hep bir vaat
Hep bir zaman
Hep bir birliktelik
Güneşin ellerinde büyüdük
Yağmur damlalarında
Çünkü nasılsa
Ömrüm yalnız kendisine layık…”
Hiçbir merdiveniniz olmasa da kendi başınıza tırmanın; çünkü yağ ve bal damlayan ağızları sevmem, uçurumdur o sözler: Talihten yoksun sarı yaprağınızı yeşillendireceklerini berrak ve yıldızlı gözlerle dinlersiniz. Ah! ne kadar isterdim elimin kuvveti yetse de sizleri yağ ve bal damlayan ağızlardan uzak tutabilseydim. Çünkü bu işler nutuk atmakla ya da nutuk dağıtmakla olmaz.