ENGELSİZ, MUZAFFERANE BİR YAŞAM
Geçkin, çırpı gibi, herkese katılmayan, süzgün, kendisine içlilik hastalığından uzak, kör kalmaktan ötede oldukça bir istihza ile devşirilmiş bir insan, bir an düşünelim: Nasıl da alev alıyordu o vakit insan coğrafyası dağlarda, denizlerde yakıcı aşk geçidiyle birlikte.
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü gözlerden saklı umutsuz bir çığlık içinde bulutların tıpış tıpış yürüdüğü bir gün. Her bir insanın hikâyesi aynı telden çalmaz; ama yürekler aynı dili konuşur. Engelsiz, muzafferane bir yaşam… Son yaprakları pembemsi, beyaz yüzlü, yumuşak, elmas bakışları içerisinde, yarasız beresizdi, kiminin gamdan dudağı yarılmıştı, ancak ne dilsizdi, ne sağır ne de kör, bu dayanağın sevilen yıldıza dönüşme noktası buydu: Engelsiz, muzafferane bir yaşam… Başımızın üzerinde gökyüzü, yıldızlar, övgüsünü yaşam içinde sevgi ile kucaklayarak bizlere söyler. El tutmak, bugün rüzgârı tutmaktır. Rüzgârı duymazdan gelme! Yaşam boyu vuran yağmurda ve şiddetli fırtınadan sonra tek bir sarmaşık yaprağının yeşil kalabilmesi için hayatı paylaşmak gerekir. Hayatı paylaşmak iğde kokusu içinde, kendine kapanış… İnsan insana kapının vurulmasıdır. Sıradan bir insanın ağırlaşmış sancısı içinde! Üstelik her birimiz bir anda esrarı olabilecek iken karmaşık dünyanın aciz odasında. Engelli yüzlere saldığımız balonlarımız odamızın tavanlarında, çok zor olmasa gerek yolların uyanması, taş duvarların nöbetçi bekçi kulübesinde çarşı pazar artıkça umutsuzluğun kalabalıklaşması ardından, eşkıya masallarının içenden bir kahramanın çıkması…
Dünya nüfusunun yüzde on beşi engelli bireylerden oluşuyor, peki kaçımız onların yaşadığı zorlukların farkındayız?