İyilerde gitti kötülerde

Köşe Yazısı 09.10.2023 - 18:16, Güncelleme: 10.10.2023 - 07:32 6322+ kez okundu.
 

İyilerde gitti kötülerde

köşe yazısı

İYİLERDE GİTTİ KÖTÜLERDE Bugün unutamadığım bir kaç kişiyi yazmak istiyorum.  KÖTÜRÜŞ FATMA Bu isimle tanınır böyle bilinirdi. Kocası belden aşağısı felçli olan bir kadındı. Bahçesinde devamlı tavuk kaz ve ördekleri vardı. Evinin etrafına kokudan yaklaşılmazdı. Zaten bizleri de yaklaştırmazdı. Eline aldığı sopayla bizleri kovalar tuttuğunu döverdi. Çok gaddar bir kadındı. Pazar yerinde canlı tavuk ve yumurta satardı. Kocası sakat olduğundan pazara giderken onu sırtına bağlayıp götürürdü. Bir gün onun bir evlatlık aldığını duyduk. Biz o çocukla hemen kaynaştık. Ama çocuk derede kaz ve ördek gütmekten bizimle oyun bile oynayamazdı. İlkokula birlikte giderdik. Üzeri başı sidik kokardı. Bu çocuk devamlı altına ıslatırmış. Her sabah onun ağlamasını ve bağırmasını duyardık. Kötürüş Fatma ve kocası altına işedi diye o çocuğu her gün döverlerdi. Mahalleli artık dayanamadı. Çocuğun babasını arayıp çocuğun durumunu ilettiler. Babası gelip çocuğu aldı. Sonrası meçhul. Gelelim kötürüş Fatma'ya. Kocası öldükten yalnız kaldı. Yine birilerini kendine baksın diye evlatlık aldı. Ama onlarda ona bakmadılar. En sonunda perişan halde can verdi. HEYKELCİ HİDAYET AMCA Bizim çocukluğumuzda alçıdan heykeller yapılırdı. Çoğunlukla kumbara yapılırdı. Biz onların içine para atardık. İki veya üç ayda dolar. Biz onları kırar içinde biriken paralarımızı alırdık. Birde iş bankasının verdiği demir kumbaralar vardı. Bildiğim kadarı anahtarla açılırdı. Anahtar bankada durur. Kumbaranı açmak istediğin zaman bakaya gidip açtırıyor dun. İçinden çıkan para banka hesabına yatıyordu. Tabi yanlış hatırlamıyorsam. İşte bu heykelci Hidayet amca annesiyle birlikte yaşıyordu. Oturduğu ev kiralıktı. Yan tarafında heykel atölyesi bulunurdu. Alçıyı su gibi yapar kalıpların içine döküp kurumaya bırakırdı. Kuruduktan sonra heykelleri boyama işlemine sokardı. Tavuk, horoz,Tavşan, kedi ve en önemlisi Atatürk heykeli. O heykel ötekilerden çok daha pahalı olurdu. Bunları küfesine doldurup ayda bir iki kere demir köprüde satışa çıkarırdı. Bu heykeller ve kumbaralar anında satılırdı. Annesi öldükten sonra tek başına bir müddet daha yaşadı. Sonra nasıl öldü nerede öldü onu hatırlamıyorum. Mekanı cennet olsun. Bir günde sokak destancılarını yazmak istiyorum. Omuzlarına astıkları teypleriyle. Sağlıcakla kalın.
köşe yazısı

İYİLERDE GİTTİ KÖTÜLERDE

Bugün unutamadığım bir kaç kişiyi yazmak istiyorum.
 KÖTÜRÜŞ FATMA
Bu isimle tanınır böyle bilinirdi.
Kocası belden aşağısı felçli olan bir kadındı.
Bahçesinde devamlı tavuk kaz ve ördekleri vardı.
Evinin etrafına kokudan yaklaşılmazdı.
Zaten bizleri de yaklaştırmazdı.
Eline aldığı sopayla bizleri kovalar tuttuğunu döverdi.
Çok gaddar bir kadındı.
Pazar yerinde canlı tavuk ve yumurta satardı.
Kocası sakat olduğundan pazara giderken onu sırtına bağlayıp götürürdü.
Bir gün onun bir evlatlık aldığını duyduk.
Biz o çocukla hemen kaynaştık.
Ama çocuk derede kaz ve ördek gütmekten bizimle oyun bile oynayamazdı.
İlkokula birlikte giderdik.
Üzeri başı sidik kokardı.
Bu çocuk devamlı altına ıslatırmış.
Her sabah onun ağlamasını ve bağırmasını duyardık.
Kötürüş Fatma ve kocası altına işedi diye o çocuğu her gün döverlerdi.
Mahalleli artık dayanamadı.
Çocuğun babasını arayıp çocuğun durumunu ilettiler.
Babası gelip çocuğu aldı.
Sonrası meçhul.
Gelelim kötürüş Fatma'ya.
Kocası öldükten yalnız kaldı.
Yine birilerini kendine baksın diye evlatlık aldı.
Ama onlarda ona bakmadılar.
En sonunda perişan halde can verdi.

HEYKELCİ HİDAYET AMCA

Bizim çocukluğumuzda alçıdan heykeller yapılırdı.
Çoğunlukla kumbara yapılırdı.
Biz onların içine para atardık.
İki veya üç ayda dolar.
Biz onları kırar içinde biriken paralarımızı alırdık.
Birde iş bankasının verdiği demir kumbaralar vardı.
Bildiğim kadarı anahtarla açılırdı.
Anahtar bankada durur.
Kumbaranı açmak istediğin zaman bakaya gidip açtırıyor dun.
İçinden çıkan para banka hesabına yatıyordu.
Tabi yanlış hatırlamıyorsam.
İşte bu heykelci Hidayet amca annesiyle birlikte yaşıyordu.
Oturduğu ev kiralıktı.
Yan tarafında heykel atölyesi bulunurdu.
Alçıyı su gibi yapar kalıpların içine döküp kurumaya bırakırdı.
Kuruduktan sonra heykelleri boyama işlemine sokardı.
Tavuk, horoz,Tavşan, kedi ve en önemlisi Atatürk heykeli.
O heykel ötekilerden çok daha pahalı olurdu.
Bunları küfesine doldurup ayda bir iki kere demir köprüde satışa çıkarırdı.
Bu heykeller ve kumbaralar anında satılırdı.
Annesi öldükten sonra tek başına bir müddet daha yaşadı.
Sonra nasıl öldü nerede öldü onu hatırlamıyorum.
Mekanı cennet olsun.
Bir günde sokak destancılarını yazmak istiyorum.
Omuzlarına astıkları teypleriyle.
Sağlıcakla kalın.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karar67.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.