Ankara'dan ben geliyorum / Kızılhaç'a bağış toplarsınız / Lanet olsun çatışmacılık!

Köşe Yazısı 28.01.2022 - 21:07, Güncelleme: 29.01.2022 - 08:08 5915+ kez okundu.
 

Ankara'dan ben geliyorum / Kızılhaç'a bağış toplarsınız / Lanet olsun çatışmacılık!

Batuhan Karamalak'ın EKİNOKS isimli köşe yazısından

ANKARA’DAN BEN GELİYORUM Zonguldak’ta, Hiç gündem biter mi? Her hafta, Nur topu gibi bir, Sorunumuz oluyor. Sabah saatleri, Biliyorsunuz hareketli başladı. Cumhurbaşkanı gelecek, gelmeyecek, Ne zaman gelecek? Yol ne zaman açılacak? Tartışmaları arasında, AK Parti İl Sekreteri Muammer Avcı, Açıklama yaparak, 5 Şubat’ta, Erdoğan’ın geleceğini açıkladı. Şunun altını kırmızı kalemle çizmek istiyorum ki, Avcı olmasa, Şu Mithatpaşa Tünellerini vatandaş görmeyecek. AK Parti, İletişim kuramayan, İletişim kazaları yaşayan bir parti haline dönüştü. ‘Sosyal medya hesaplarından paylaşıyoruz ya’ diyecekler. Öyle ya! Havuz medya dedikleri neden var o zaman? Neyse efendim, Avcı’dan sonra, Kimse, Erdoğan’ın geleceğine ilişkin, Bir açıklama yapmadı. Fakat, Muammer Avcı, Hiyerarşik yapıyı da delmiş oldu. Mesela bu konu önce il başkanıyla paylaşılmalıydı. Ne yazık ki, Siyaset boşluk kabul etmiyor. Bir şekilde, Yapmanız gereken yapılıyor. Fakat bu da eksi yazıyor. Ordan dönüyoruz bu tarafa. Koskoca Cumhurbaşkanı, Dünyanın konuştuğu adam, Zonguldak’a geliyor. Ankara’dan, Sanki gelen Batuhan Karamalak. Ne bir heyecan, Ne bir hava, Ne bir hareket var. Teşkilat sanki, Cesedini sürüklüyor, Filyos’a, İkinci makasa. Mitpaşa kavgalarımızdan sonra, Dönüyoruz Kızılay kavgası yapıyoruz. Bana sorarsanız, Mithatpaşa Tünellerinde ne becerilmediyse, Aynısı, Kızılay’da becerilmiyor. Sistem, Şema, İşleyiş yönetilemiyor. *             *             *             *             *             *             * KIZILHAÇ’A BAĞIŞ TOPLARSINIZ Dün sizlere, Kızılay’ın, Madalyalı kan bağışçısı olduğumu söyledim. Ve, Kızılay’ın siyasallaşması, Lobi yoluyla, Kanalize edilmesi halinde, Daha da kan vermeyeceğimi dile getirdim. Kan vermek, Şahsım açısından, Vatani bir görev arz ediyordu. Ciddiyim içimi huzur kaplıyordu. Belirttiğim gibi, Ben artık, Afaki rakamların olduğu, Siyasilerin nemalandığı Kızılay’a, Kan vermeyeceğim. Ve emin olun, Benim gibi düşünenlerin sayısı, Az değil. Zonguldak’ta, Şu konjonktürde, Kızılay’a bağış toplayamazsınız. Ama, Kızılhaç’a bağış toplarsınız. Oraya taşındı bu iş artık. Yazıklar olsun. *             *             *             *             *             *             * LANET OLSUN ÇATIŞMACILIK! Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, ‘Frankfurt Okulu ve Eleştiri Makaleleri’ dersimiz vardı. Çok ağır entelektüel makaleler okur, Hoca hepimizi kaldırarak, Tartışmamızı isterdi. ‘Ulan’ derdim. ‘Bu bizim neyimize yarayacak’. Hatırı sayılır notlar ile geçerdim dersi. Severdim de. Şovenizm (mikro milliyetçilik) ve Çatışmacılık üzerine düşündüm. Okuduklarımı tazeledim. Biz Zonguldak’ta, Yerli yabancı lobilerin oluşturduğu, Çatışma ortamında yaşıyoruz. Yazı buradan sonra, Biraz terminolojik olacak. Kusura bakmayın. Frankfurt Okulu nedir? Frankfurt okulu, Almanya’da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır. Peki bu okulun düşünür ve üyeleri kimler? Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas… Düşünür sayısı çok daha artar. Bu adamlar, Postmodern dönemin, İlk tohumlarını atan isimler. Sanayileşme ile değişen toplum dinamikleri, Eleştiriler yaklaşımlar üzerine, Bir çok konu tartıştılar. Gelelim çatışmacılığa ve yaklaşımlara. Teorik bir yaklaşım olarak çatışmacılık,  Toplumsal yapının düzenliliğinden çok toplumsal eşitsizliklere, Tabakalaşmaya ve bu gerçekliklere bağlı olarak oluşan farklı rollere, Ve davranışlara odaklanmaktadır. Bu teorik yaklaşım, Toplumu uzlaşmaya ve bütünleşmeye referansla değil, Rekabete, egemenliğe, Ve Çatışmaya dayanarak açıklama çabasındadır. Aslına bakarsanız, Zonguldak’ta yaşanan budur. Yerli ve yabancı lobiler, Taban olarak, Birbirine geçişken bir tabana sahip. Trabzon lobisi içinde yerli isimler, Yerli lobisi içinde Doğu Karadeniz kökenli isimler bulunuyor. Marks, diyalektik materyalist anlayışına bağlı olarak, Tarihi ve toplumları sınıfların çatışması üzerinden açıklamıştır. Ona göre, Sınıflar maddi konumları dolayısıyla bilinç sahibi oluyorlar. Bütün toplumsal yapılar, Ve kurumlar da maddi konumların farklılaşmasına, Ya da eşitsizliğe göre oluşmuştur. Bu eşitsizlik durumu da, Toplumlarda bazen açık, Çoğu zaman gizli bir çatışmayı sürdürmektedir. Karl Marks, sanayi toplumunun burjuvazi ile işçi sınıfı (proleterya) arasındaki,  Sınıf çatışmasını ürettiğini Ve, Bu çatışmanın ancak bir devrimle aşılabileceğini tezini savunmuş. Yaklaşımlar içinde, Bizim yaşadıklarımıza en çok uyan, Marks’ın yaklaşımı olmuştur. Sonu devrimle bitiyor ama, Bizim sağcılar, Bu fonksiyonu çok kullanıyor. Zonguldak’ta ki toplumsal yapılaşma, Ekonomik tabanlı olduğu kadar, Daha çok, Toplumsal eşitsizliğe göre oluşmuştur. Bu da, Kentimizde, Siyasi veya ticari erk yaratmış, Haliyle bu da Burjuva halini almıştır. Olayın kökü, Yabancı dediğimiz insanların, Burjuva haline gelmesidir. Ve şehirde, Tüm köşe başlarını tutma girişimine, Yerli dedikleri insanların, Baş kaldırışıdır. Lanet olsun! Bana akademik yazı yazdırdılar sonunda.  
Batuhan Karamalak'ın EKİNOKS isimli köşe yazısından

ANKARA’DAN BEN GELİYORUM

Zonguldak’ta,

Hiç gündem biter mi?

Her hafta,

Nur topu gibi bir,

Sorunumuz oluyor.

Sabah saatleri,

Biliyorsunuz hareketli başladı.

Cumhurbaşkanı gelecek, gelmeyecek,

Ne zaman gelecek?

Yol ne zaman açılacak?

Tartışmaları arasında,

AK Parti İl Sekreteri Muammer Avcı,

Açıklama yaparak,

5 Şubat’ta,

Erdoğan’ın geleceğini açıkladı.

Şunun altını kırmızı kalemle çizmek istiyorum ki,

Avcı olmasa,

Şu Mithatpaşa Tünellerini vatandaş görmeyecek.

AK Parti,

İletişim kuramayan,

İletişim kazaları yaşayan bir parti haline dönüştü.

‘Sosyal medya hesaplarından paylaşıyoruz ya’ diyecekler.

Öyle ya!

Havuz medya dedikleri neden var o zaman?

Neyse efendim,

Avcı’dan sonra,

Kimse,

Erdoğan’ın geleceğine ilişkin,

Bir açıklama yapmadı.

Fakat,

Muammer Avcı,

Hiyerarşik yapıyı da delmiş oldu.

Mesela bu konu önce il başkanıyla paylaşılmalıydı.

Ne yazık ki,

Siyaset boşluk kabul etmiyor.

Bir şekilde,

Yapmanız gereken yapılıyor.

Fakat bu da eksi yazıyor.

Ordan dönüyoruz bu tarafa.

Koskoca Cumhurbaşkanı,

Dünyanın konuştuğu adam,

Zonguldak’a geliyor.

Ankara’dan,

Sanki gelen Batuhan Karamalak.

Ne bir heyecan,

Ne bir hava,

Ne bir hareket var.

Teşkilat sanki,

Cesedini sürüklüyor,

Filyos’a,

İkinci makasa.

Mitpaşa kavgalarımızdan sonra,

Dönüyoruz Kızılay kavgası yapıyoruz.

Bana sorarsanız,

Mithatpaşa Tünellerinde ne becerilmediyse,

Aynısı,

Kızılay’da becerilmiyor.

Sistem,

Şema,

İşleyiş yönetilemiyor.

*             *             *             *             *             *             *

KIZILHAÇ’A BAĞIŞ TOPLARSINIZ

Dün sizlere,

Kızılay’ın,

Madalyalı kan bağışçısı olduğumu söyledim.

Ve,

Kızılay’ın siyasallaşması,

Lobi yoluyla,

Kanalize edilmesi halinde,

Daha da kan vermeyeceğimi dile getirdim.

Kan vermek,

Şahsım açısından,

Vatani bir görev arz ediyordu.

Ciddiyim içimi huzur kaplıyordu.

Belirttiğim gibi,

Ben artık,

Afaki rakamların olduğu,

Siyasilerin nemalandığı Kızılay’a,

Kan vermeyeceğim.

Ve emin olun,

Benim gibi düşünenlerin sayısı,

Az değil.

Zonguldak’ta,

Şu konjonktürde,

Kızılay’a bağış toplayamazsınız.

Ama,

Kızılhaç’a bağış toplarsınız.

Oraya taşındı bu iş artık.

Yazıklar olsun.

*             *             *             *             *             *             *

LANET OLSUN ÇATIŞMACILIK!

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde,

‘Frankfurt Okulu ve Eleştiri Makaleleri’ dersimiz vardı.

Çok ağır entelektüel makaleler okur,

Hoca hepimizi kaldırarak,

Tartışmamızı isterdi.

‘Ulan’ derdim.

‘Bu bizim neyimize yarayacak’.

Hatırı sayılır notlar ile geçerdim dersi.

Severdim de.

Şovenizm (mikro milliyetçilik) ve Çatışmacılık üzerine düşündüm.

Okuduklarımı tazeledim.

Biz Zonguldak’ta,

Yerli yabancı lobilerin oluşturduğu,

Çatışma ortamında yaşıyoruz.

Yazı buradan sonra,

Biraz terminolojik olacak.

Kusura bakmayın.

Frankfurt Okulu nedir?

Frankfurt okulu, Almanya’da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün bir düşünce akımı olar ak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olar ak adlandırılmaktadır.

Peki bu okulun düşünür ve üyeleri kimler?

Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas…

Düşünür sayısı çok daha artar.

Bu adamlar,

Postmodern dönemin,

İlk tohumlarını atan isimler.

Sanayileşme ile değişen toplum dinamikleri,

Eleştiriler yaklaşımlar üzerine,

Bir çok konu tartıştılar.

Gelelim çatışmacılığa ve yaklaşımlara.

Teorik bir yaklaşım olar ak çatışmacılık,

 Toplumsal yapının düzenliliğinden çok toplumsal eşitsizliklere,

Tabakalaşmaya ve bu gerçekliklere bağlı olar ak oluşan farklı rollere,

Ve davranışlara odaklanmaktadır.

Bu teorik yaklaşım,

Toplumu uzlaşmaya ve bütünleşmeye referansla değil,

Rekabete, egemenliğe,

Ve

Çatışmaya dayanar ak açıklama çabasındadır.

Aslına bakarsanız,

Zonguldak’ta yaşanan budur.

Yerli ve yabancı lobiler,

Taban olarak,

Birbirine geçişken bir tabana sahip.

Trabzon lobisi içinde yerli isimler,

Yerli lobisi içinde Doğu Karadeniz kökenli isimler bulunuyor.

Marks, diyalektik materyalist anlayışına bağlı olarak,

Tarihi ve toplumları sınıfların çatışması üzerinden açıklamıştır.

Ona göre,

Sınıflar maddi konumları dolayısıyla bilinç sahibi oluyorlar.

Bütün toplumsal yapılar,

Ve kurumlar da maddi konumların farklılaşmasına,

Ya da eşitsizliğe göre oluşmuştur.

Bu eşitsizlik durumu da,

Toplumlarda bazen açık,

Çoğu zaman gizli bir çatışmayı sürdürmektedir.

Karl Marks, sanayi toplumunun burjuvazi ile işçi sınıfı (proleterya) arasındaki,

 Sınıf çatışmasını ürettiğini

Ve,

Bu çatışmanın anc ak bir devrimle aşılabileceğini tezini savunmuş.

Yaklaşımlar içinde,

Bizim yaşadıklarımıza en çok uyan,

Marks’ın yaklaşımı olmuştur.

Sonu devrimle bitiyor ama,

Bizim sağcılar,

Bu fonksiyonu çok kullanıyor.

Zonguldak’ta ki toplumsal yapılaşma,

Ekonomik tabanlı olduğu kadar,

Daha çok,

Toplumsal eşitsizliğe göre oluşmuştur.

Bu da,

Kentimizde,

Siyasi veya ticari erk yaratmış,

Haliyle bu da Burjuva halini almıştır.

Olayın kökü,

Yabancı dediğimiz insanların,

Burjuva haline gelmesidir.

Ve şehirde,

Tüm köşe başlarını tutma girişimine,

Yerli dedikleri insanların,

Baş kaldırışıdır.

Lanet olsun!

Bana akademik yazı yazdırdılar sonunda.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karar67.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.