Kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemler

Sağlık (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 26.02.2021 - 06:26, Güncelleme: 26.02.2021 - 11:27 3761+ kez okundu.
 

Kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemler

Kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemler

Kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemlere ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. İlker Sücüllü, "Türkiye'de kolon kanserinin bu kadar yaygın olmasının en büyük nedenlerinden birinin yemek alışkanlığıdır. Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri, aşırı yağlı ve kalorili gıdalar ve bir takım yiyeceklerin yüksek ısıda pişirilmesi ile ortaya çıkan kimyasal ürünler kolon kanseri riskini artırıyor" dedi.   Pendik Medipol Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi, Cerrahi Onkoloji Bölümünden Prof. Dr. İlker Sücüllü, Türkiye'de akciğer kanserinden sonra en çok görülen kanser türü olan kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemlere ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye'de kolon kanserinin bu kadar yaygın olmasının en büyük nedenlerinden birinin yeme alışkanlığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sücüllü, “Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri, aşırı yağlı ve kalorili gıdalar ve bir takım yiyeceklerin yüksek ısıda pişirilmesi (mangal, ızgara gibi) ile ortaya çıkan kimyasal ürünlerin kolon kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir” ifadelerini kullandı.   Prof. Dr. Sücüllü, vücutta hücrelerin kontrol dışı bir şekilde çoğalmaya başlaması ile kanser oluşumunun gerçekleştiğini belirterek, "Vücudumuzun her yerindeki hücreler kanserleşebilir. Bunun kolondan köken alanına kolon kanseri denir. Çoğu kolon kanseri, kolon iç tabakasında yer alan ve adına 'polip' denilen küçük oluşumlar ile başlar. Polip türlerinin kansere dönüşmesi yaklaşık 5 ila 7 yıl gibi uzun bir süreçtir. Her polip kansere dönüşecek diye de bir kural yoktur" ifadelerini kullandı.   Prof. Dr. Sücüllü, sık karşılaşılan polipler konusunda sözlerine şöyle devam etti: "Adenomatöz polip (adenom); Bu polipler kansere dönüşebilir. Henüz kanser olmayan fakat kansere dönüşme ihtimali yüksek olan lezyonlardır. En sık kolon kanseri tipi adenokarsinom yani kolon veya rektumu kaplayan bezleri oluşturan hücrelerin yüzde 95 oranında anormal büyümesidir. Hiperplastik polip; Daha sık görülen polip çeşididir. Çok büyük oranda kansere dönüşmezler. Kolon duvarı birçok katmandan oluşur. Kolon kanseri mukoza adı verilen en iç katmandan başlar ve diğer tabakaların içine doğru hatta çevredeki lenf ve kan damarlarına doğru büyüyerek vücudun uzak bölgelerine taşınabilirler".   Kolon kanserinde risk faktörlerine de değinen Prof. Dr. Sücüllü, "Yaş faktörü çok önemlidir, 50 yaşından sonra risk belirgin olarak artmaktadır. Bunun yanı sıra iltihabi bağırsak hastalığı, chron ya da ülseratif kolit gibi hastalıklar ile birlikte bağırsak uzun süreli iltihabi durumla karşı karşıya kalmakta, bu da zaman içinde displazi denilen kanser öncesi lezyonlara dönüşebilmektedir. Bu hastalık grubunun kolon kanseri riski nedeniyle daha erken yaşta ve daha sık aralıklarla takip edilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda genetik dediğimiz yani ailesinde kolon kanseri ya da adenomatöz polip (Kolon veya rektumu kaplayan bezleri oluşturan hücrelerin anormal büyümesi) birinci derecede akrabalarda kolon kanseri olması yüksek risk anlamına gelir. Ayrıca bu akrabanın kolon kanseri tanısını 45 yaşından genç almış olması riski daha da arttırır. Ortalama her 5 hastanın 1'inde ailede kolon kanseri tanısı almış biri vardır. Bu nedenle aile öyküsü olan kimselere 50 yaş beklenmeden 35-40 yaş civarında kolonoskopi kontrolü önerilir. Kolon kanserinden koruyabilecek kesin bir yöntem olmamakla birlikte kişinin önlenebilir risk faktörlerine dikkat edilmesi ile riski azaltılabilir. Düzenli taramalar ile kolon kanseri tamamen tedavi edilebilecek, erken bir evrede saptanabilir. Henüz kansere dönüşmemiş polipler kolonoskopik olarak çıkartılarak kanser önlenebilir. Anormal hücrelerin büyüyerek polip oluşturmasının başlangıcı ile kolon kanseri gelişimi arasında geçen süreç yaklaşık 7-10 yıldır. Düzenli tarama ile polipleri henüz kanser oluşturmadan çıkartmak mümkündür" dedi.   Eş zamanlı olarak kolonun iki farklı bölgesinde kanser belirlenmesine senkron tümör adı verildiğini belirten Prof. Dr. Sücüllü, "Yüzde 2-12 oranında görülür. Farklı zamanlarda ve farklı kolon bölgelerinde kanser belirlenmesine ise metakron tümör adı verilir. Gaitada gizli kan tahlili hem kolay uygulanabilir olması hem de ucuz olması nedeniyle tüm toplumun taramasında kullanılabilecek en pratik yöntemlerden biridir. Burada kişinin verdiği örnekten gaitada kan bulunup bulunmadığı pratik bir yöntemle ortaya konmakta ve eğer böyle bir durum söz konusu ise de kişi kolonoskopiye yönlendirilmektedir. Risk faktörü olmayan hastalara tarama 50 yaşında başlanmalıdır. 10 yılda bir kolonoskopi altın standarttır. Bu inceleme ile sadece kanser tespit edilmemekte kanserin öncüsü olan polipler de hem bulunup hem de çıkartılabilmektedir. Kolonoskopi aynı zamanda bir tedavi aracı olabilmektedir. Kolonoskopinin uygun olmadığı hastalarda 5 yılda bir sigmoidoskpi (kısa kolonoskopi) ve dışkıda gizli kan diğer alternatiftir. Anne, baba, kardeş gibi yakın akrabalarında kolon kanseri saptanmış kişilere tarama 40 yaş yada en genç kanser tanısı almış akrabasından 10 yıl önce başlanmalıdır. İlk kolonoskopi normal ise takibe 5 yıl ara ile devam edilmelidir" ifadelerini kullandı.   Kolon kanserindeki tedavi yöntemlerinden de bahseden Prof. Dr. Sücüllü, "Kolon kanseri tedavisi, genel cerrahi, onkoloji, nükleer tıp, radyoloji ve patoloji uzmanlarından oluşan multidisipliner bir kurulun gözetimi altında gerçekleştirilir. Cerrahi tedavi açık cerrahi, laparoksopik cerrahi ve robotik cerrahi yöntemleri ile gerçekleştirilebilir. Cerrahi olarak kanser içeren kolon kısmı çıkartılır ve ardından kalan her iki sağlam uçlar birbirine bağlanır" açıklamalarında bulundu.   Prof. Dr. Sücüllü, kolon kanserinde laparoskopik cerrahinin farkından bahsederek, "Açık yöntem ile yapılan kolon ameliyatları karın cildinde yapılacak uzun bir kesiyle mümkün olmaktadır. Bu uzun kesinin neden olduğu ameliyat sonrası ağrı ve karın içi yapışıklıklar hastaların hastanede kalış süresini ve normal günlük yaşama dönme sürelerini uzatmaktadır. Laparoksopik cerrahide cerrah, yarım santimetre genişliğinde bir kesi yaparak buradan karın içine, laparoskop denilen ince metal bir teleskop cihazı yerleştirir. Cerrah karın içini hastalığın durumunu ve yaygınlığını değerlendirdikten sonra yapılan diğer küçük kesilerden diğer cerrahi aletler karın içine yerleştirilerek ameliyata başlanır. Hastalıklı kolon kısmı yine küçük bir kesiden vücut dışına alınır. Her hasta ya da hastalık laparoskopik cerrahi için uygun olmayabilir. Hastalar ve cerrahlar için asıl önemli olan hangi teknik uygulanırsa uygulansın başarılı bir cerrahinin gerçekleşmesidir. Bu nedenle başarılı bir laparoskopik cerrahi için tecrübe ve deneyim çok önemlidir. Laparoksopik cerrahi; yapılan kesilerin küçüklüğü nedeniyle ameliyat sonrası hastanede kalış süresi ve günlük yaşama dönme süresi daha kısa, ameliyat sonrası ağrı çok daha az ve kesi yerlerden kalan yara izi daha azdır. Bu özellikleri nedeni ile laparoskopik cerrahide daha hızlı iyileşme görülmektedir" diye konuştu.   Prof. Dr. Sücüllü, sözlerini şöyle tamamladı:   "Düzenli beslenme ve fiziksel aktivite ile kolon kanseri riskini azaltan unsurlar: Göbek çevresinin artmasına neden olan kilo alımı ve obezite engellenmeli, sigara ve alkolden kaçınılmalı, kırmızı ve işlenmemiş et tüketimi azaltılmalı, D vitamini ve kalsiyum düzeyinin normal seviyede tutulmalı, menopoza geçiş döneminde hormon tedavisi, düzenli aspirin kullanımı.   Kolon kanserinde değiştirilebilir risk faktörleri nelerdir?   Aşırı kilolu veya obez olmak: Erkeklerde biraz daha fazla olmak üzere her iki cins için bir risk faktörüdür.   Fiziksel aktivite: Fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzının olmaması kişiyi risk grubuna sokar. Günde düzenli 30-60 dakika spor riski yüzde 40 azaltır.   Beslenme alışkanlıkları: Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri, aşırı yağlı ve kalorili gıdalar, gıdaların yüksek ısıda pişirilmesi (mangal, ızgara) ile ortaya çıkan kimyasal ürünlerin kolon kanseri riskini arttırdığı net olarak bilinmektedir. Bunun yanında tahıl, sebze ve meyvede zengin bir şekilde bulunan, bol posalı diyet, probiyotikler ise riski azaltır.   Multivitamin desteği: Düzenli folik asit, D vitamini ve kalsiyum preparat kullanımı riski azaltabilir.   Sigara ve alkol, kolon kanseri riskini arttırır.   Ailede kolon polibi veya kolon kanseri varlığı: Böyle bir durumda genetik danışmanlık almak ve p genetik testleri yaptırmak riski azaltabilir.   Kolon kanseri belirtileri nelerdir?   Dışkıda kan görülmesi: Dışkı parlak kırmızı ya da koyu siyah renkli olabilir. Hastaların yüzde 35-60'ında görülebilir ya da gaitada gizli kan mevcuttur.   Karın ağrısı: Kramp tarzında aralıklı gelen karın ağrısı olabilir.   Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik: Hastaların yüzde 25'inde bir haftadan uzun sürebilen kabızlık ya da ishal dönemleri olabilir. Dışkı çapında incelmeler görülebilir.   Zayıflama: Diyet yapmaksızın kilo kaybı gelişebilir. Bağırsak tıkanıklığı: Hastalarda büyüyen tümörün bağırsakta tıkanıklık yapması ile oluşur. Acil çözülmesi gereken bir problemdir.   Bağırsakta delinme (perforasyon): Tümörün oluşturduğu tıkanıklık ile birlikte delinme gelişebilir. Bu durumda aynı tıkanıklıkta olduğu gibi acil cerrahi işlem gerektiren bir durumdur.   Hastaların yaklaşık yüzde 3'ünde herhangi bir şikayet yoktur".
Kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemler

Kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemlere ilişkin açıklamalarda bulunan Prof.

Dr. İlker Sücüllü, "Türkiye'de kolon kanserinin bu kadar yaygın olmasının en büyük nedenlerinden birinin yemek alışkanlığıdır. Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri, aşırı yağlı ve kalorili gıdalar ve bir takım yiyeceklerin yüksek ısıda pişirilmesi ile ortaya çıkan kimyasal ürünler kolon kanseri riskini artırıyor" dedi.


 

Pendik Medipol Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi, Cerrahi Onkoloji Bölümünden Prof. Dr. İlker Sücüllü, Türkiye'de akciğer kanserinden sonra en çok görülen kanser türü olan kolon kanseri hakkında bilinmeyenler ve alınması gereken önlemlere ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye'de kolon kanserinin bu kadar yaygın olmasının en büyük nedenlerinden birinin yeme alışkanlığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sücüllü, “Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri, aşırı yağlı ve kalorili gıdalar ve bir takım yiyeceklerin yüksek ısıda pişirilmesi (mangal, ızgara gibi) ile ortaya çıkan kimyasal ürünlerin kolon kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir” ifadelerini kullandı.


 

Prof. Dr. Sücüllü, vücutta hücrelerin kontrol dışı bir şekilde çoğalmaya başlaması ile kanser oluşumunun gerçekleştiğini belirterek, "Vücudumuzun her yerindeki hücreler kanserleşebilir. Bunun kolondan köken alanına kolon kanseri denir. Çoğu kolon kanseri, kolon iç tabakasında yer alan ve adına 'polip' denilen küçük oluşumlar ile başlar. Polip türlerinin kansere dönüşmesi yaklaşık 5 ila 7 yıl gibi uzun bir süreçtir. Her polip kansere dönüşecek diye de bir kural yoktur" ifadelerini kullandı.


 

Prof. Dr. Sücüllü, sık karşılaşılan polipler konusunda sözlerine şöyle devam etti: "Adenomatöz polip (adenom); Bu polipler kansere dönüşebilir. Henüz kanser olmayan fakat kansere dönüşme ihtimali yüksek olan lezyonlardır. En sık kolon kanseri tipi adenokarsinom yani kolon veya rektumu kaplayan bezleri oluşturan hücrelerin yüzde 95 oranında anormal büyümesidir. Hiperplastik polip; Daha sık görülen polip çeşididir. Çok büyük oranda kansere dönüşmezler. Kolon duvarı birçok katmandan oluşur. Kolon kanseri mukoza adı verilen en iç katmandan başlar ve diğer tabakaların içine doğru hatta çevredeki lenf ve kan damarlarına doğru büyüyerek vücudun uzak bölgelerine taşınabilirler".


 

Kolon kanserinde risk faktörlerine de değinen Prof. Dr. Sücüllü, "Yaş faktörü çok önemlidir, 50 yaşından sonra risk belirgin olarak artmaktadır. Bunun yanı sıra iltihabi bağırsak hastalığı, chron ya da ülseratif kolit gibi hastalıklar ile birlikte bağırsak uzun süreli iltihabi durumla karşı karşıya kalmakta, bu da zaman içinde displazi denilen kanser öncesi lezyonlara dönüşebilmektedir. Bu hastalık grubunun kolon kanseri riski nedeniyle daha erken yaşta ve daha sık aralıklarla takip edilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda genetik dediğimiz yani ailesinde kolon kanseri ya da adenomatöz polip (Kolon veya rektumu kaplayan bezleri oluşturan hücrelerin anormal büyümesi) birinci derecede akrabalarda kolon kanseri olması yüksek risk anlamına gelir. Ayrıca bu akrabanın kolon kanseri tanısını 45 yaşından genç almış olması riski daha da arttırır. Ortalama her 5 hastanın 1'inde ailede kolon kanseri tanısı almış biri vardır. Bu nedenle aile öyküsü olan kimselere 50 yaş beklenmeden 35-40 yaş civarında kolonoskopi kontrolü önerilir. Kolon kanserinden koruyabilecek kesin bir yöntem olmamakla birlikte kişinin önlenebilir risk faktörlerine dikkat edilmesi ile riski azaltılabilir. Düzenli taramalar ile kolon kanseri tamamen tedavi edilebilecek, erken bir evrede saptanabilir. Henüz kansere dönüşmemiş polipler kolonoskopik olarak çıkartılarak kanser önlenebilir. Anormal hücrelerin büyüyerek polip oluşturmasının başlangıcı ile kolon kanseri gelişimi arasında geçen süreç yaklaşık 7-10 yıldır. Düzenli tarama ile polipleri henüz kanser oluşturmadan çıkartmak mümkündür" dedi.


 

Eş zamanlı olarak kolonun iki farklı bölgesinde kanser belirlenmesine senkron tümör adı verildiğini belirten Prof. Dr. Sücüllü, "Yüzde 2-12 oranında görülür. Farklı zamanlarda ve farklı kolon bölgelerinde kanser belirlenmesine ise metakron tümör adı verilir. Gaitada gizli kan tahlili hem kolay uygulanabilir olması hem de ucuz olması nedeniyle tüm toplumun taramasında kullanılabilecek en pratik yöntemlerden biridir. Burada kişinin verdiği örnekten gaitada kan bulunup bulunmadığı pratik bir yöntemle ortaya konmakta ve eğer böyle bir durum söz konusu ise de kişi kolonoskopiye yönlendirilmektedir. Risk faktörü olmayan hastalara tarama 50 yaşında başlanmalıdır. 10 yılda bir kolonoskopi altın standarttır. Bu inceleme ile sadece kanser tespit edilmemekte kanserin öncüsü olan polipler de hem bulunup hem de çıkartılabilmektedir. Kolonoskopi aynı zamanda bir tedavi aracı olabilmektedir. Kolonoskopinin uygun olmadığı hastalarda 5 yılda bir sigmoidoskpi (kısa kolonoskopi) ve dışkıda gizli kan diğer alternatiftir. Anne, baba, kardeş gibi yakın akrabalarında kolon kanseri saptanmış kişilere tarama 40 yaş yada en genç kanser tanısı almış akrabasından 10 yıl önce başlanmalıdır. İlk kolonoskopi normal ise takibe 5 yıl ara ile devam edilmelidir" ifadelerini kullandı.


 

Kolon kanserindeki tedavi yöntemlerinden de bahseden Prof. Dr. Sücüllü, "Kolon kanseri tedavisi, genel cerrahi, onkoloji, nükleer tıp, radyoloji ve patoloji uzmanlarından oluşan multidisipliner bir kurulun gözetimi altında gerçekleştirilir. Cerrahi tedavi açık cerrahi, laparoksopik cerrahi ve robotik cerrahi yöntemleri ile gerçekleştirilebilir. Cerrahi olarak kanser içeren kolon kısmı çıkartılır ve ardından kalan her iki sağlam uçlar birbirine bağlanır" açıklamalarında bulundu.


 

Prof. Dr. Sücüllü, kolon kanserinde laparoskopik cerrahinin farkından bahsederek, "Açık yöntem ile yapılan kolon ameliyatları karın cildinde yapılacak uzun bir kesiyle mümkün olmaktadır. Bu uzun kesinin neden olduğu ameliyat sonrası ağrı ve karın içi yapışıklıklar hastaların hastanede kalış süresini ve normal günlük yaşama dönme sürelerini uzatmaktadır. Laparoksopik cerrahide cerrah, yarım santimetre genişliğinde bir kesi yaparak buradan karın içine, laparoskop denilen ince metal bir teleskop cihazı yerleştirir. Cerrah karın içini hastalığın durumunu ve yaygınlığını değerlendirdikten sonra yapılan diğer küçük kesilerden diğer cerrahi aletler karın içine yerleştirilerek ameliyata başlanır. Hastalıklı kolon kısmı yine küçük bir kesiden vücut dışına alınır. Her hasta ya da hastalık laparoskopik cerrahi için uygun olmayabilir. Hastalar ve cerrahlar için asıl önemli olan hangi teknik uygulanırsa uygulansın başarılı bir cerrahinin gerçekleşmesidir. Bu nedenle başarılı bir laparoskopik cerrahi için tecrübe ve deneyim çok önemlidir. Laparoksopik cerrahi; yapılan kesilerin küçüklüğü nedeniyle ameliyat sonrası hastanede kalış süresi ve günlük yaşama dönme süresi daha kısa, ameliyat sonrası ağrı çok daha az ve kesi yerlerden kalan yara izi daha azdır. Bu özellikleri nedeni ile laparoskopik cerrahide daha hızlı iyileşme görülmektedir" diye konuştu.


 

Prof. Dr. Sücüllü, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"Düzenli beslenme ve fiziksel aktivite ile kolon kanseri riskini azaltan unsurlar: Göbek çevresinin artmasına neden olan kilo alımı ve obezite engellenmeli, sigara ve alkolden kaçınılmalı, kırmızı ve işlenmemiş et tüketimi azaltılmalı, D vitamini ve kalsiyum düzeyinin normal seviyede tutulmalı, menopoza geçiş döneminde hormon tedavisi, düzenli aspirin kullanımı.

 

Kolon kanserinde değiştirilebilir risk faktörleri nelerdir?

 

Aşırı kilolu veya obez olmak: Erkeklerde biraz daha fazla olmak üzere her iki cins için bir risk faktörüdür.

 

Fiziksel aktivite: Fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzının olmaması kişiyi risk grubuna sokar. Günde düzenli 30-60 dakika spor riski yüzde 40 azaltır.

 

Beslenme alışkanlıkları: Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri, aşırı yağlı ve kalorili gıdalar, gıdaların yüksek ısıda pişirilmesi (mangal, ızgara) ile ortaya çıkan kimyasal ürünlerin kolon kanseri riskini arttırdığı net olarak bilinmektedir. Bunun yanında tahıl, sebze ve meyvede zengin bir şekilde bulunan, bol posalı diyet, probiyotikler ise riski azaltır.

 

Multivitamin desteği: Düzenli folik asit, D vitamini ve kalsiyum preparat kullanımı riski azaltabilir.

 

Sigara ve alkol, kolon kanseri riskini arttırır.

 

Ailede kolon polibi veya kolon kanseri varlığı: Böyle bir durumda genetik danışmanlık almak ve p genetik testleri yaptırmak riski azaltabilir.

 

Kolon kanseri belirtileri nelerdir?

 

Dışkıda kan görülmesi: Dışkı parlak kırmızı ya da koyu siyah renkli olabilir. Hastaların yüzde 35-60'ında görülebilir ya da gaitada gizli kan mevcuttur.

 

Karın ağrısı: Kramp tarzında aralıklı gelen karın ağrısı olabilir.

 

Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik: Hastaların yüzde 25'inde bir haftadan uzun sürebilen kabızlık ya da ishal dönemleri olabilir. Dışkı çapında incelmeler görülebilir.

 

Zayıflama: Diyet yapmaksızın kilo kaybı gelişebilir. Bağırsak tıkanıklığı: Hastalarda büyüyen tümörün bağırsakta tıkanıklık yapması ile oluşur. Acil çözülmesi gereken bir problemdir.

 

Bağırsakta delinme (perforasyon): Tümörün oluşturduğu tıkanıklık ile birlikte delinme gelişebilir. Bu durumda aynı tıkanıklıkta olduğu gibi acil cerrahi işlem gerektiren bir durumdur.

 

Hastaların yaklaşık yüzde 3'ünde herhangi bir şikayet yoktur".

İstanbul HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karar67.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.