Hayatta daha büyük acılar var / Mustafa Başkan çevresinin gazına çok geliyor.
Hayatta daha büyük acılar var / Mustafa Başkan çevresinin gazına çok geliyor.
Hayatta daha büyük acılar var / Mustafa Başkan çevresinin gazına çok geliyor.
Hayatta daha büyük acılar var / Mustafa Başkan çevresinin gazına çok geliyor.
İnsan hayatı bazen böyle işte.
Bir varsın,
Bir yoksun.
Yaş aldıkça çocukluğundan kopuyorsun.
Bambaşka bir evreye yelken açıyorsun.
Biliyorum ki,
Hayatta daha büyük acılar var.
‘Allah sıralı ölüm versin’ deyince,
İnsanoğlu buna bile razı geliyor.
Önce yaşlıların ölmesi bekleniyor.
Bir açıdan doğru.
Ama her gerçek kendi içinde ayrı bir acı barındırıyor.
Haftasonu İstanbuL’a geçtim.
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde,
Beraber okuduğum,
Ev arkadaşım Ulaş Yağtuğ’un düğününe katıldım.
Düğün bitti.
Sabah bir haber.
Dedem Mustafa Kabacalı’yı kaybetmişiz.
Apar topar Zonguldak’a döndük.
Ben hep diyorum.
Bu kentten ayrılmak bana çok yaramıyor.
Bir dedeyi kaybettik doğru.
Ama çocukluğuma biraz daha uzaklaştım.
Altı ayda bir Almanya yolu gözlerdim.
Renkli çikolatalar,
Çeşit çeşit oyuncaklar.
Çocuk olarak,
Altı bekleyerek bile bedel öderdik oyuncaklar için.
Daha sonra çikolataları okula götürür,
Arkadaşlar ile paylaşırdık.
Kızlar çikolata jelatinlerinin peşine düşerdi.
Defter arasında dümdüz ederdik.
Paskalya çikolataları aklımızı başımızdan alırdı.
Tabi buna bana fors katardı.
Dedem beni camdan alıp kahvaltıya götürürdü.
Biraz güreşir,
Anneannemi kızdırırdım.
‘Havap’ derdi kızınca Almanca.
Onu da on sene önce kaybetmiştik.
‘Anne üst kata çıkıyorum’,
‘Baba dedemlerdeyim’ cümleleri artık yok.
Üst kat kelimesi basit olsa da,
Benim için içi dolu bir kelimeydi.
Son bir sene dedemin rahatsızlıkları artmıştı.
Aynı yerde olduğumuz için,
Günde 2-3 kere yanıma uğrardı.
Yemek yer,
Çay içer laflardık.
Haliyle,
Normal bir dede torun ilişkisinden daha ilerideydik.
Her geldiğinde nasipli olurdu.
Vefat ederken de uykusunda vefat etti.
O da bir nasip işte.
Emanetini Hakka teslim etti.
Mekanı cennet olsun.
* * * * * * * * *
Zonguldak gündemimize devam etmek zorundayız.
MHP ile ilgili gelişmeler var.
İlginç ve sürpriz bir şekilde,
MHP İL Başkanı Mustafa Öztürk,
Görevden el çektirildi.
Siyasi bir derdest aslında bu.
‘Kongrede aday olma’ denebilirdi.
Fakat,
Keskin bir karar bu.
Bu kararın altında,
Bir çok neden olabilir.
Kamuoyu desteğini,
Son dönemlerde kaybetmişti.
Mustafa Öztürk’ün en büyük hatalarından biri.
Ve siyasi kibir de,
Yerel seçimlerdeki ittifak olayından,
Ve iki belediyenin alınmasından dolayı,
Zirve yapmıştı.
Siyasi rakibini de,
Yanlış seçti aslında.
Mustafa Başkan çevresinin gazına çok geliyor.
Şu süreci sükûnet ile geçirseydi,
Siyasi kariyerine zarar vermezdi.
Ancak o,
Çok kızdığı Niyazi Kıransoy’ların siyasi üslubunu tercih etti.
Ve siyasi haritası da aynı şekilde ilerledi.
Muhteşem Yüzyıl dizinde bir replik vardı.
Kanuni, isyankar oğlu Beyazıt’a, “Ben seni öldürmek istesem bunu kendi soframda mı yaparım Beyazıt”.
Beyazıt ise babasına, “Cüretimi bağışlayın hünkarım. Rahmetli abim Mustafa ve Pargalı İbrahim’in nasıl öldüğünü düşününce…” der.
Kanuni, Beyazıt’ın yakasına yapışarak, “Anlaşılan o ki sen de o isyankar abinin yolundan gitmek niyetindesin. Halbuki o hadisenin sana ibret olması icab ederdi. Bu yolun gittiği tek bir yer var Beyazıt. Ölüm! Sende bunu mu istersin? “…
İsyankar ağabeyinin yolunu seçenler de var!
Haliyle Beyazıt’ta düşman İran’a kaçtı.
Akabinde iade edilerek idam edildi.
Şehzade Mustafa da,
Şehzade Beyazıt’ta hüküm süremedi.
Bizim Mustafa gibi…
Zonguldak HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.