Bin kilometre uzaktan gelip depremzede çocukların yüzünü güldürdüler

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (ZBEÜ) Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) öğretim üyeleri, yanlarında götürdükleri hediyelerle Adıyaman’da çocuklarla güzel bir gün geçirmelerine destek oldu.


ZBEÜ Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) öğretim üyeleri depremden en çok etkilenen Adıyaman’a giderek depremden etkilenen çocuklarla eğlenceli vakitler geçirdi. Yanlarında getirdikleri hediyelerle çocukları mutlu eden heyet, birlikte futbol maçı yaptı. Timsah yürüyüşünde eğlendi. BESYO Müdürü Doç. Dr. Tevfik Cem Akalın, Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Nebahat Eler ve akademisyenler Doç.Dr. Mustafa Ertuğrul Çıplak, Arş.Gör. BilalEmektar Adıyaman'da önce çadırkent ve konteynır kente ziyaretler yaptı. Ardından çocuklarla buluştu. ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer'in destekleriyle bölgeye gittiklerini anlatan BESYO Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Nebahat Eler, "Üniversitemiz depremin olduğu ilk günlerde rektörümüzün önderliğinde deprem bölgesine ayni ve maddi yardım gönderdi. Daha sonra biz Tevfik hocamla BESYO olarak ne yapabiliriz? diye düşündük. Ondan sonra Ramazan ayı geldi. Ramazan ayıyla birlikte yardım kolisi götürelim istedik. Aslında altında yatan oradaki çocuklarla bir arada olmak niyetimizdi. Çünkü gerçekten görmek istiyorduk. Nasıl olduklarını merak ediyorduk. Ve bu fikrimizi Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer'le paylaştık. Ve gerçekten bize çok destek oldu. Bütün imkanları sağlayacağını söyledi. Hatta akademik ve idari olarak bütün birimlerinde destek olmasını sağladı. Tabii buna çok mutlu olduk. Çünkü ne kadar çok kişi o kadar çok yardım demekti. Adıyaman'a yedi kişilik bir ekiple gittik. Sportif etkinlikleri yapmak için çadır kentlere doğru yola çıktık. İki çadır kent ve bir konteyner kenti ziyaret ettik. Orada çocuklar, gençler, yetişkinler hepsi büyük bir mutlulukla bizi karşıladı. Gerçekten çok mutlu oldular. Hem gözlerinden okunuyordu bu hem söylemleriyle ifade ediyorlardı. Bütün bir günü çocuklarla geçirdik. Çok muhteşem çocuklar. Gerçekten çok saflar, çok temizler. Birçok oyunlar oynadık, futbol oynadık. Yakan top oynadık. Dans ettik, ip atladık. Oralarda etkinlik aralarında zaten hep yanımızdalardı. Sürekli iletişim kurmak istiyorlardı" diye konuştu.

"Çocukluklarını yaşamaya ihtiyaçları var"


Ziyaretlerde çocukların yanlarında ayrılmadığını anlatan Doç. Dr. Nebahat Eler, bölgenin yalnız bırakılmamasını ve sıklıkla ziyaretler yapılması gerektiğini söyledi. Zonguldak'a buruk döndüklerini ancak yapılan çalışmalarla tekrar bölgeye gidileceğini söyleyen Eler, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Kız çocukları özellikle hep etrafımdaydı. Bir kadın öğretim elemanı bendim. Hepsi ve sohbet etmek istiyorlardı. Mesela belli bir miktar top götürdük ve oradakilere hediye ettik. Ama tabii yeterli olmadığı için grup halinde verdik. Ama hepsi bir top istiyordu. Kızlar voleybol topu özellikle erkekler futbol topu istiyordu. Elimizde kalmadı. Bir kız çocuğu geldi yanıma. 'Öğretmenim ben voleybol oynuyordum' dedi. Voleybol topu çok istiyorum dedi. Ben de "Yok kalmadı. Gel bak arabaya bakalım. İnanmalısın bana. İnandırmak istiyorum. Çünkü hayal kırıklığına da uğramak istemiyorum' dedim. Çikolata falan getirdik. Onlardan verelim istedik. Bana şöyle bir cevap verdi. 'Öğretmenim bizim yiyeceğimiz var. Topumuz yok.' Hatta Tevfik hocam, Ertuğrul hocam futbol maçı yaptılar birlikte. Öyle hani iki takımı da dengeleyelim diye ve ufak hileler yaptılar. İki taraf mutlu olsun istedik. Ama öyle bir tepki gösteriyorlar ki. O kadar adiller ki. Adaletli davranıyorlardı. Bambaşkaydı o çocukların gözleri. Hüzün vardı aslında hepsinde. Ama oyunun içinde tekrar çocuk oluyorlardı. Yani çok net bir şekilde gözlemledik biz bunu. Ve geriye dönüşte hepimiz buruktuk. Bir şeyler daha yapmamız lazım. Bir gün değil olmamalı şeklinde düşündük. Ve hakikaten bu konuyla ilgili bir çalışmamız oldu. Oraya tekrar gidilmesi lazım. Çünkü bu çocukların fizyolojik olarak ihtiyaçları karşılanıyor. Ama sosyal, sportif bunlara ihtiyaç var. Çocukluklarını yaşamaya ihtiyaçları var. Gerçekten birkaç üniversite, birkaç kurum veya birkaç topluluk duyup görüp, dinleyip hani oranın ihtiyacı var hala. Bir örnek teşkil etmek, belki bir öncülük yapmak. Çünkü biz de Gazi Üniversitesi'nden böyle bir fikir aldık. Onların arkasından devam ettirdik. Umarım bizim arkamızdan da birçok üniversite gelir."