Hayat zordu ama zevkliydi
HAYAT ZORDU AMA ZEVKLİYDİ
Çocukluğumuz zenginlik içinde geçmedi.
Zorluklarla yaşadık çocukluğumuzu.
Yağmurda çatısı akan iki odalı bir ev.
Biz aile olarak altı kişiydik.
Tabi her akşam köylerden yatıya gelen misafirleri saymazsak.
Sadece Cumartesi ve Pazar günleri misafir gelmezdi yatıya.
Çünkü hastanelerde o günlerde muayene yoktu.
Divanlarımız hariç üst üste yığılmış beş altı tane yatak ve yorganlar olurdu.
Gelenlerin yemeği çayı çorbası verilirdi.
Sanki bizim ev imarethaneydi.
Bu ağırladığımız misafirler ağırlanmayı beğenmezse köylerde dedi kodu yaparlardı.
Gerip anam onlara hizmet edeceğim diye canla başla çalışırdı.
Yahu sizler köylerden geliyorsunuz elinize bir bakır yoğurt alın.
Yok nerede?
Sadece rahmetli anneannem getirirdi.
Yumurta yoğurt süt ve mevsim sebzelerinden.
Kendisi pazarcılık yapardı.
İşte bizim çocukluğumuz böyleydi.
En çok kışlık yakacak için koşuştururduk.
Okuldan geldiğimiz zaman karnımızı doyurur doğru talaş peşine.
Her gün talaş peşine giderdik.
Evin altında ki talaş deposunu doldurmamız lazımdı.
Devamlı mutfaktaki Kuzinede talaş yanardı.
Yemeklerin çoğunluğu bu Kuzinede yapılırdı.
Sonraları TTK Çaydamar işletme müdürlüğünde çalışan tanıdıklarımız odun yardımı yaparlardı.
Tabi ki odunları onlar getirmezdi.
Bizler gidip kömür bandının üstünden ocaktan çıkan odunları toplardık.
Sadece gece vardiyalarına giderdik.
Gündüzleri çok mühendis olurdu.
Oralara girmek yasaktı.
12-13 yaşlarına geldiğimiz zaman trenlerden kömür atmaya başladık.
Bazen bir gecede 2-3 ton kömür atardık.
Sabah saat 4-5 arası bizim mahallenin kadınları kalkardı.
Ellerinde kömür tenekeleri ufak süpürge faraş ve çuval olurdu.
Öyle bir iki kadın değil.
Onlarca kadın mahallenin kadınlarının çoğunluğu toplama kömür kullanırlardı evlerinde.
İnanın yaşam çok zordu o zamanlar.
Bizler her zaman oynamaya zaman bulurduk.
Oyun oynarken acıkırdık.
Ekmek üstü vita yağı sürerdi annem.
O zamanlar fırınlı aygaz yada set üstü diye bir aygazımız bile yoktu.
Dediğim gibi her şey mutfakta ki tuğla Kuzinede yapılırdı.
Çamaşırı rahmetli annem elinde yıkardı.
Şimdi fırınlı aygazlar evlerin olmazsa olmazları.
Çamaşır makineleri ve buzdolapları ihtiyaç malzemesi.
Bizim çocukluğumuz tel dolapların arasında geçti.
Yine de o günler güzel günlerdi.
İnsanları yardım severlerdi.
Mahalle aralarında çocuk sesleri hiç eksik olmazdı.
Şimdi hiç çocuk sesi yok mahallemizde.
Millet evlerinde dışarı adımını atmıyor.
Çocuklar bilgisayar başında anneleri babaları televizyon başında.
Sosyal hayat diye bir şey kalmadı.
O güzel günleri ve güzel insanları arıyor gözlerim.
Gidenler geri gelmiyor.
Bu zamanın çocukları da bilgisayar esiri oldular.
Gelecek günlerimizi Allah hayırlı etsin.