Eski lezzet eski tatları bulamıyoruz
ESKİ LEZZET ESKİ TATLARI BULAMIYORUZ
Her şey modernleşti.
İnsanlar modern yaşamayı seçtiler.
Her nedense benim gözlerim hep geride kaldı.
Şimdi masalar kurulur herkesi tabağı kaşığı ayrı ayırı.
Oturdukları sandalyeler koltuk misali.
Yada ek bank dedikleri mutfak masası.
Her şey var masada ama lezzet yok.
Eski samimiyetler yok.
Herkesin elinden cep telefonu.
Kimse kimseyle muhabbet etmiyor.
Kimse kimsenin yüzüne bile bakmıyor.
Niye eski günler aradığım belli değil mi?
Eskiden dedemin yanında kalırken sofrada yemek yerdik.
Sofranın ortasında kalaylı bakır tabak içine önce çorba konurdu.
Onu içerdik tahta kaşıklarla sıcak sıcak.
Cizleme veya serme ekmeği sofrada.
Ama yemeğe başlamadan evvel eller yıkanmış mı diye kontrol ederdi dedem.
Bir kaç kere sol elimle yemek yerken kafamda tahta kaşığın sesi gelirdi.
Amcam kafama vururdu çolak elle yemek yenmez diye.
O sofrada minderde otururduk.
Herkes birbiriyle muhabbet ederdi.
Küçükler dinler büyükler konuşurdu.
Büyükler konuşurken sözlerini bölmek büyük bir saygısızlıktı.
O zamanlar köyde kıymayı nerden bulacaksın.
Tarhana çorbasının içine koymak için.
Kıymasız tarhana çorbası yanında da malay.
Yemede yanında yat.
İnanın bana ben eski günlerde ki insanları arıyorum.
Saygının sevginin bilindiği zamanlar.
Komşunun komşuya yardım ettiği zamanları arıyorum.
Pişirdiği yemekten kokmuştur deyip komşuya yemek yollayanları arıyorum.
Babaannemin yayıkta yaptığı mis gibi kokan tereyağını arıyorum.
Bir de ocakta ki közün üstünde kızarttığımız serme ekmeğinin içine bu tere yağını koy.
İşte lezzet.
Büyük küplerden çıkarılan turşuların tadı.
Sabah sağılan ineklerin sütünü kalaylı maşrapalarda içmenin tadını.
Yeminle çok özledim.
Ama elden bir şey gelmiyor.
Her şeyden çok o güzel tatlı insanları özlüyorum.
Onların içten samimiyetlerini.
Şimdilerde insanlar sanki ruhları çalınmış gibi yaşıyorlar.
İşte bu yüzden eski günleri özlüyorum.
Sağlıcakla kalın.